Genel
Giriş Tarihi : 05-01-2020 18:36   Güncelleme : 05-01-2020 18:36

ABD’nin “İntihar Eylemi!”

ABD’nin “İntihar Eylemi!”
Olmak ya da olmamak
Mehmet Bedri Gültekin

Olmak ya da olmamak

Her şeyden önce şunu belirtmemiz gerekiyor: Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi el

Mühendisi’nin katledilmeleri olayı bir “intihar eylemi”dir. ABD’nin “intihar eylemi!”

Bilindiği üzere intihar eylemleri, çaresiz kalan güçlerin son bir hamleyle

gerçekleştirdikleri nafile çırpınışlardır. İntihar eylemi gücü değil, tam tersine acz içinde olma

durumunu gösterir.

3 Ocak Bağdat saldırısı da, artık giderek daha fazla Müslüman ülkeden “tekme tokat

kovulma” durumuna gelen ABD’nin umutsuz bir eylemi olarak hafızalara kazınacaktır.

Saldırının hemen ardından ABD, Irak’ta bulunan bütün vatandaşlarından derhal bu

ülkeyi terk etmelerini istedi. Bu gidişle ABD, sadece Irak’tan değil, başta Müslüman ülkeler

olmak üzere dünyanın birçok ülkesindeki vatandaşlarından aynı şeyi istemek durumunda

kalacak!

Çöküşe giden kuvvet aklını kaybediyor. Trump’ın ve yardımcılarının saldırıdan sonra

yaptığı açıklamalarda, aklın kırıntısı bile bulunmuyor.

Kuyruk acısı

3 Ocak günü Bağdat’ta katledilenler ABD’ye belki de tarihinin en büyük kuyruk

acısını tattıran kahramanlardır. ABD açısından IŞİD’in yok edilmesinin, ne kadar büyük bir

kuyruk acısı haline geldiğini bu saldırıyla görmüş olduk.

Bizzat Trump’ın da itiraf ettiği üzere IŞİD, bir ABD mamulüydü. Bütün Dünyayı

“İkinci İsrail”e ikna etmek amacıyla piyasaya sürülmüştü. Hatırlanacağı üzere IŞİD, Batı’da

Ayn-el Arap, Doğu’da ise Erbil önlerine dayanana kadar, ABD kılını bile kıpırdatmadı. Bu

süre içinde bir yandan adeta canlı yayınla bütün dünyaya duyurulan vahşet görüntüleri

eşliğinde bütün insanlığı tehdit eden “IŞİD tehlikesi”, diğer yandan IŞİD vahşilerine karşı

bütün insanlık için mücadele eden “Kahraman Laik Kürtler” propagandası yapıldı.

Bir müddet sonra ABD, durumun elverişli hale geldiği hesabını yaptı ve Kuzey

Irak’tan Akdeniz’e uzanacak “İkinci İsrail” için harekete geçti. Bu uğursuz plan, Batı’da

Suriye’nin en büyük şehirlerinin kapısına, Doğuda Kerkük ve Bağdat önlerine kadar dayanan

IŞİD’in; Rusya ve İran’ın desteğini alan Suriye ve İran Ordularının kahramanca mücadeleleri

ile püskürtülmesiyle bozuldu.

Türkiye’nin Fırat Kalkanı harekâtı ise koridor hayallerini bitirdi.

Kasım Süleymani’nin Kudüs gücü ve Haşdi Şabi, bu mücadelede çok önemli bir rol

oynadılar. İşte “kuyruk acısı” budur. ABD, 3 Ocak katliamıyla IŞİD’i bitirenleri hedef almış,

kuyruk acısını dindirmek istemiştir.

Devlet egemenliğini ihlal suçu

3 Ocak Bağdat saldırısı ile ABD, doğrudan doğruya İran’ın ve Irak’ın devlet

egemenliklerini hedef almıştır.

Bölgedeki kaosun, katliamların ve yıkımın doğrudan sorumlusu olan Emperyalist,

bölge milletlerinin kendi milli devletleri aracığıyla yeniden ayakları üzerinde durma

çabalarına saldırmıştır.

Gerek Kasım Süleymani gerekse El Mühendisi, İran ve Irak devletlerinin milli

ordularının resmi görevlileridir. Haşdi Şabi, Irak ordusunun bir parçasıdır. Bu ülkenin IŞİD

belasından kurtulmasında en büyük rolü oynamıştır.

Hedef İran devleti ile birlikte Irak devletidir. Saldırı Irak’ta gerçekleştiği için şimdi

Irak devletinden beklenen, ABD elçisinin sınır dışı edilmesi ve ülkede faaliyette bulunan

bütün ABD askeri üslerinin kapatılmasıdır.

Dünyanın en büyük teröristi

İran devletinin resmi görevlisi olan Süleymani ise Suriye ve Irak Hükümetlerinin

resmi daveti üzerine bu ülkelerde bulunmuştur. ABD ise tam tersine işgalci bir güç olarak bu

ülkelerdedir.

Onun için ABD’nin eylemi uluslararası hukuku çiğneyen bir terör eylemidir.

ABD, dünyanın en büyük terör devleti olduğunu bir kez daha göstermiştir.

Trump’ın saldırıdan sonra yaptığı bütün açıklamalar, bir teröristin itiraflarından başka

bir şey değildir.

Yakın adamlarından Senatör Lindsay Graham’ın İran’ın petrol rafinerilerini

vurabilecekleri yönündeki açıklaması ise, ABD’nin başına çöreklenmiş olan Çete’nin,

insanlık için ne kadar büyük bir tehdit haline gelmiş olduğunun itirafıdır.

Mezhep kavgalarının sorumlusu kim?

Katliamın hemen ardından tv ekranlarında boy gösteren bir kısım “kadrolu saygısız laf

ebesi”nin ve mezhepçi gözlüklerinden kurtulamayan kimi köşe yazarlarının Haşdi Şabi’yi ve

Kudüs Gücü’nü; mezhepçi yapılanmalar ve bölgedeki mezhep kavgalarının tarafları gibi

sunma gayretleri ise, nesnel olarak ABD’nin cinayetini savunma çabasından başka bir şey

değildir.

Bölgemizde hortlatılan mezhep çatışmalarının bir tek sorumlusu vardır, o da ABD’dir.

2003 yılındaki ABD işgalinden önce Batı Asya’nın hiçbir ülkesinde mezhep çatışması yoktu.

Tam tersine ABD işgali öncesinde Bağdat’ın camilerinde Sünni ve Şii Iraklıların, birlikte

namaz kılarak ABD saldırısına direneceklerini dünyaya duyurmaları hatırlardadır.

Anti-emperyalizm, kaçınılmaz olarak mezhep ayrılıklarının aşılmasını getirir. 20.

yüzyılın ilk üç çeyreğinde Müslüman ülkelerde din ve mezhep kavgalarının görülmemesinin

nedeni emperyalizme karşı mücadele içinde milli devletlerin kurulması gerçeğidir.

Geçen yüzyılın son çeyreğinde ve 21. yüzyılın ilk 15 yılında yeniden hortlayan

mezhep kavgalarının nedeni ise, emperyalizmin yeni sömürgeci saldırısı ve milli devletlerin

yaşadığı kriz ve gerilemedir.

Milli devletler şimdi yeniden emperyalizme karşı birleşiyor ve ayağa kalkıyor. Bu

mücadele ile birlikte mezhepçilik illeti de yavaş yavaş geride bırakılıyor.

Bütün insanlığın şehitleri

İşte Kasım Süleymani ve El Mühendisi bu mücadelede en önde yer aldılar. Şehadetleri

ile bu mücadeleye yeni bir ivme kazandırdılar.

Kasım Süleymani 1997 yılından bu yana Kudüs gücünün komutanı olarak bütün Batı

Asya ülkelerinde ABD emperyalizmine, İsrail Siyonizmine ve onların emrindeki Vahhabi

gericiliğine karşı en önde mücadele etti.

Onun için başta Müslüman halklar olmak üzere bütün dünya halklarının emperyalizme

ve Ortaçağ gericiliğine karşı mücadelesinde yaşamaya devam edecek, unutulmayacaktır.

Bahtiyar BodurBahtiyar Bodur

Genel Yayın Yönetmeni